15 Ekim 2011 Cumartesi

Ben.Sen,O...

 Konuşmamak zorunda olanın verdiği en büyük acı anlatmak istediklerin olmasına rağmen dinlemesini istediğin kişinin artık çoktan hayatında olmayışından,anlatsan da seni anlamayacak olmasındandır.Onların benim ya da bizim için kafalarında yaratmayı tercih ettikleri karakter büyük gelse de üzerimize giymiş giydirilmiş vaziyette sersemlikle dolaşırız sakin sokaklarda artık sadece kendi ayak seslerimizi duymaya başlarız.Ve tabi ki yine kim olduğumuzu anlatamadan...
  Geçmişi hatırlamanın en zor yanıysa elimde bir sihirli değnek olmadığı için silememek her şeyi...Evet o gözlerinin içi seninle gülen kişi benim dediğinde senin karşında bir hayalin olması da cabası.Değişken ruhum yoktu o zaman aynı yönde kaldırım kenarından gittim bu kez ne baskası duraksasın ardımda ne benim yönüm değişsin titizliğiyle uzandım ama olmadı bazen olmaz işte sen istersin o istemez o ister sen...Her neyse...
 Kalıcı olmasını istediğim şeylerim savaş açıyor bana avnavut kaldırımlı bi sahilde tek yürüyüş geçmişim geleceğim şu anım diye planlamamışta olsam içten içe olmasını istediğim planlarım patlamış bir tekerlek artık o arnavut taşlarında.Sırf gurur yapıp diyemediğin şeylerin boğazında düğümlenmesi gibi...
 Vanilya kokulu bir sevişme gibiydi sanki aklımda ona dair fikirler.Şarap renkli tutku yok ya da okyanus soğukluğu...Hoyrat,kızgın,bitmesi istenmeyen uzun bir gece değil...Aksine fikrimi yormayan bi kokuyla tek vücut uyumak, elma şekeri saçları iki yandan örülü bir kız çocuğu tatlılığıyla yaşanmış kısa birliktelik gibi tam değil ama iyi ki yarım denilecek gibi.
 Şimdi anlıyorum ki benim rolümü kendisi biçmiş senaryomu yazmış elime vermeden rüyalarında izlemiş beni.Oysa ben rüya bile görmek istemediğimden uyumamıştım günlerce hiç bir rüya şu andan güzel olamaz diye yanılmışım demiyorum,yanıltmışım belki,ama gercek olmadığım için değil konuşamadığımız içindi büyük ihtimalle işte suskunluğun en kötü yanı da bu şimdi...Sustuk ve ortaklaşa yazılan bir senaryoyu her birlikte kapattık ben,sen,o,biz,siz,onlar...

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Bu bir Günah çıkarma Yazısıdır...

 Bir yaz akşamı yıldızlara uzun uzun baktığımda neyi hatırlamam gerektiğini düşünüyorum.Öyle bir yer var ki içimde ne olduğunu ben biliyorum o da biliyor ama nereye kadar gideceği konusunda fikrimiz yok. Bazen çok ruhsuzuz bihaberiz hatta vurdum duymazız birbirimize karşı,sonra da  diyoruz ki sadece özgür bırakıyoruz ayrı yerlerde varlığını sürdüren bedenlerimizi. İstedikleri şeylerin farkındayız ne onlar doyacak acıya ne biz çırpındıkça erişeceğiz istediğimiz şeylere -Bir de şu var tabi ki mutluyuz da bu yaşantıdan farklı dünyaların kesişim kümesi bir sen bir de ben öylece buluyoruz farklı tatları her kesişiminde yollarımızın.Anlattıklarımızı dinleriz,kınamayız;hatalarımıza kızmayız,yargılamayız;öylece yaşarız birbirimizi utanmayız ne yalana ihtiyaç duyarız ne gizli saklıya.Aldığı nefesi tanırım,dudaklarındaki pası kalbindeki bozuk ritmi kollarındaki titreyişi nerde dolar gözleri hepsini iyi bilirim bakışlarındaki yalan da dahil yalanlarını da iyi bilirim çok işitmişliğim vardır.Ara sıra aynı durağı paylaşan çocukluk arkadaşı gibiyizdir gideceğimiz yerin ineceğimiz durağın farkında ayakta kalmışsa birimiz diğeri de ayakta bekler oturacak yer varsa yan yana gelmek isteyecek kadar atar kalbimiz ama belli etmeyiz.Ben siyah beyaz severim o rengarenk yaşar pembe mor yeşil...Ben ara sıra şiir okurum o sevmez hatta çok duygusal olur ama ben şiir yazıp yollasam ağlar bilirim.Çok çocuktur,ama mantıklı oldu mu da ondan olgunu yoktur bazen ciddi konuşmaya çekinirim bakışlarının donukluğunu sevmem nerde nasıl bakar onu da iyi bilirim soğuğunda güneşin içinden nasıl kar yağdırır iyi tanırım bazen ilkbaharda döker yapraklarını bazen sonbaharda yüzmek ister belli de değildir yazı kışı ama anlar susarım.Kumral sever sarışın sever esmer sever sağı solu yoktur ama kıskanmam bilirim yerimin renkleri ayırt edemeyecek bir yerde oluğunu.Boş adam dersin değildir içerde bi yerde vardır etkilendiği seyler,tamam hiç gözyaşı dökmemiş olabilir ama olsun içinde bir yerde huysuz ve tatlı adam vardır onun da.Tanımaya yetecek kadar bilirim bazılarını yaşamadan da tanıdığım olur yaşamadan da ama o ayrıdır geçmişte bir yerden çıkardığım günah olur arada soluk soluğa kaldığım olur uğraşlarımda her konusmamda o ise dinlese de unututr en sevdiğim çiçeği bilmez ya da en sevdiğim rengi ben maviyi sevdiğini bilirim oysa ki...
     Yokluğu baharat kokulu oryantal bir gecedir işte böyle, buram buram kokar, boğazımda yanık oluşunu hissederim sevgisizliğimi hatırlarım,hatalarımı... Bir fotograf karesinin acımasızlığını düşünürüm; bazen de kendi acımasızlığımı...Severiz yine de birbirimizi kilometrelerce öteden...         -(Bu Bir Günah Çıkarmadır)-